15 Ocak 2012 Pazar

The Girl With The Dragon Tattoo

Romanını okumadım. Okusaydım isimler, mekanlar bu kadar iç içe geçmezdi muhtemelen. Fincher işi olduğu için yadırgayacak değiliz tabii. Çok iyi bi hikaye, kurgu da muazzam olunca Fincher'ın mutfağından yine leziz bi eser çıkmış. Girişte öyle bi intro var ki tam dumurluk. Nasıl bi hayalgücünün eseriyse artık beni koltuğa yapıştırdı daha ilk saniyede. 3 saatlik bi hafif gerilim sizi bekliyo ama sıkılmayacağınızın garantisini verebilirim. Seven tadı aldık mı? Hayır pek değil. Akademiden ödül alır mı? Kesinlikle evet. Tabi Fincher antipatisi ne durumda şuan Hollywood'da, onu bilemiyoruz.. 2011 yapımı film aynı zamanda üçlemenin ilk halkasını oluşturuyor.

Rooney Mara diye bi oyuncu armağan ediyo bu film başta. Hatunun her hareketi olay. Doğrudan bi hayranlık besleme durumu söz konusu olabiliyo. Genç bi oyuncu, artık önü açık. Doğru yapımları seçerse 2. Marla Singer'ı bulduk demektir beyler. Daniel Craig ise bildiğiniz gibi. 'Bond' bu sektörün en iyilerinden. Yaşına rağmen fiziği de oyunculuğu gibi "maşallah"ı hak ediyo.

Filmde bi kaç rahatsız edici sahne mevcut. Fazlasıyla rahatsız edici hatta. Neyseki çok fazla göze battığı söylenemez. Sevgili yönetmenimiz 10 dakika geçmeden hafızamızdan siliyor o sahneleri.. Sağolsun, canım ya.

Sonuç olarak; Fincher dehası yine yaptı yapacağını diyor, müthiş intro ile sizleri başbaşa bırakıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder