28 Mart 2012 Çarşamba

Tematik geceler - 3

1 haftadır yazmayınca bi blogun olduğunu bile unutuyosun. Her gün yazma gibi bi zorunluluğun olmaması güzel tabii. Eskisi kadar ağırlık veremesem de tamamen yazmayı bırakacağımı da sanmıyorum. Şahsım için istikrar hiç alışık olmadığımız, uzak, gerçek dışı bi durum.. Neyse ki şehre güneş uğradı da gotik dönemden sıyrıldık. Güneşli haftasonları yaşandı, pazartesi sendromu aşıldı derken yine haftanın ortasındayız. Herkesin yaz için planları hazır olmalı şimdiden. Eğer değilse derhal yapmaya başlayın şimdi, şuan (blogger burada münferit 3-5 kişiden bahsediyor).


Gecenin teması; "Somebody"

İyi geceler.


                                    Devendra Banhart - Heard Somebody Say
                               
                         

                                 Elliott Smith - Somebody That I Used To Know


                      
                         The Smiths - Last Night I Dreamt That Somebody Loved Me



                                            Kings Of Leon - Be Somebody


                  
                                       Mando Diao - Dance With Somebody

21 Mart 2012 Çarşamba

The Charlatans UK

Daha önce blogda defalarca adı geçti; The Charlatans UK. 89' tabi Manchester çıkışlı Stone Roses'ı andıran tarzıyla indie alemine nam salmış, çok güzel şarkılar kaydetmiş, döneminin bitmesiyle kaybolup gitmiş 'baba' gruplardandı..

19 Mart 2012 Pazartesi

Ne Öldük?

Kontra bisikletlerin olduğu, hele bi de dinamonuz varsa pek havalı olduğumuz dönemler. Uyanır uyanmaz içimizin kıpır kıpır olduğu, o gün ne giyeceğinizin önemi olmadığı lâkin ışıklı spor ayakkabımız olsa ne de güzel olurdu ki dönemleri. Şiddetin top oynarken yaşanan itiş kakışlardan ibaret olduğunu sandığımız güzel günler. Endişenin yer edinmediği bünyeler, en güzel yiyeceğin ekmek arası olduğunu düşünen veletlerdik. Ne zaman büyüdük ki ölüyoruz?
İlk aşk için jöleden yapılan betonarme saçta kalmıştık halbuki en son..

Çocukların ölmediği bi dünyaya, müziğin hiç susmadığı, iyilerin azınlıkta olmadığı, insanlığın kavramını yitirmediği, özgürlüklerin çalınmadığı günlere..


14 Mart 2012 Çarşamba

Olan Biten

Indie İstanbul Sigur Ros geliyor deyince ortalık karıştı bugün. Biz de kendilerine güvenerek pek bi sevindik. Ağustos ayında bi Avrupa turnesine çıkıyor İzlandalı grup. Sonbahar gibi anca gelebilirler diye tahmin ediyorum..

Ardından aynı site The Drums iddiaları attı ortaya. Her iki haberde de kaynak yok, resmi açıklama da yok tabi ki. 14-15 Temmuz'da yapılacak olan One Love Festival'in line-up'ı açıklanmadan bu karmaşa bitmeyecek gibi. Malum bu sene Rock'n Coke gerçekleşmeyeceği için tek ümidimiz One Love.

Geçtiğimiz gün ise Two Door Cinema Club ve Metronomy konserleri açıklandı. Pozitif Günler kapsamında Maçka Küçükçiftlik Park'ın evsahipliğini yapacağı organizasyon 28 Haziran tarihinde gerçekleşecek.

Yeni albüm haberleri de gelmeye başladı. The Shins'in 16 Mart'ta çıkacak olan albümü Port Of Morrow Radyo Eksen sitesinden dinlenebilir. Aynı şekilde Paul Weller'in Sonik Kicks'i için ise adres NME.com..

The Temper Trap ise başarılı prodüktör Tony Hoffer ile çalıştığı, kendi adını taşıyan 2. stüdyo albümünden Rabbit Hole isimli parçayı yayınladı.

                                         The Temper Trap - Rabbit Hole

11 Mart 2012 Pazar

Eurovision

Bir garip şarkı yarışması olarak Eurovision'ı ciddiye alan 3-5 ülkeden İsveç'in parçası Euphoria'yı dinledim. İskandinav ve Sovyet ülkeler arasında oylama mevzusu yüzünden savaş çıkmazsa İsveç 1. olur. Hatta şarkı baya patlar gider yarışmadan sonra da. Hanım ablamız güzelliğiyle 1-0 önde ayrıca..

Sırbistan ise yarışmaya  Coldplay'in Paradise'ı ile katılmayı tercih etmiş, ilginç karar. İngiltere'nin Adele, Ermenistan'ın System Of A Down, Finlandiya'nın Children Of Bodom, Almanya'nın Ramstein hatta ABD'nin (!) Pink Floyd (!) ile katılmadığı amatör şarkı yarışmasında kazanan kim olursa olsun üzülen TRT spikeri Bülend Özveren olacak gibi..

Bize gelecek olursak; Can Bonomo dans etmezse ilk 3'e gireriz. Net.

                                              Loreen - Euphoria (İsveç)



                                       Zeljko Joksimovic - Synonym (Sırbistan)

6 Mart 2012 Salı

News

  • Bruce Springsteen'in yeni albümü Wrecking Ball bugün piyasada..
  • Keane 7 Mayıs'ta çıkacak albümü için bir trailer yayınladı.
  • The Shins'de boş durmadı ve yeni şarkısı Baith and Switch'in klibini sevenlerine sundu.

İyi geceler.

                                                     Keane Trailer



ps: yazma olayını yavaş yavaş rafa kaldırıyorum. kahroldunuz.

2 Mart 2012 Cuma

News

  • The Smiths'in gitaristi Johnny Marr; "Mevcut hükümet düşerse The Smiths dönebilir." dedi.
  • NME ödülleri sahiplerini buldu; Best British Band - Kasabian, Best New Band - The Vaccines, Godlike Genius - Noel Gallagher, Best Reissue - The Smiths 'Complete Reissues, Worst Album - Justin Bieber..
  • Madonna İstanbul Konseri biletleri satışa çıkışının henüz 2. gününde tükendi.
  • İngiliz indie grup Puressence 15 Mart'ta İstanbul Babylon sahnesinde.
  • Dünya turnesine Amerika'dan başlayan Radiohead, American Airlines Arena'da iki yeni parçasını seslendirdi; Identikit ve Cut a Hole.

                                              Radiohead - Identikit

1 Mart 2012 Perşembe

Müzik tarihinden bi underrated vak'a: James

"Rivayet o dur ki İngilizce sözlüklerde "underrated" kelimesinin karşılığı "James" olarak verilmiştir."
..

1982 yılında pop müzik tüm dünyayı etkisi atlına almış fakat İngiltere'ye okyanusun diğer tarafında olduğu gibi bi etkiyi tam olarak bırakamamıştı. Ada'da rock müzik direnişini sürdürüyordu. Kısa geçmişi olan bu müzik türü de yeni kollara ayrılıyor ve bi çok alt kültürü ve müzik türlerini oluşturuyordu. İngiltere'de tabiki Manchester'ın dönemiydi, en iyi müzik grupları bu şehirden çıkardı..

1982 yılı Manchester University'nin haşın dansçısı Tim Booth'u ikna eden James grubu elemanları fazla vakit kaybetmeden çeşitli mekanlarda çalmaya başlar. The Fall'ın önünde sahne almaları ve Hacienda'da etkileyici bi performans sergilemeleri sonucu çok geçmeden de Hacienda patronu, Factory Records'un kurucusu, Manchester sound'unun yapı taşlarından olan Tony Wilson'ın dikkatini çekerler.

..3 parçalık ilk EP Jemino piyasaya çıkmış ve haftanın plağı seçilmişti..
İlk EP başarılı olmuştu. James dönemi esir alan The Smiths in ön grubu olarak turnelere çıkmaya başlamıştı. 1986 yılına gelindiğinde gitarist Paul Gilbertson uyuşturucu sorunları sebebiyle gruptan uzaklaştırılıyor yerine Larry Gott getiriliyordu. James II adlı ikinci EP'de başarılı olmuş grup kemik dinleyici kitlesini oluşturmaya başlamıştı.

Bu dönemde grup üyeleri özel hayatlarında kısıtlamalara gitmiş, Factory Records'un albüm isteklerine yanıt vermeyerek Sire Records ile anlaşmıştı. Aynı dönemde gelen 3. EP Sit Down ve tekrarlı sözler içeren, Stutter albümü 1986 yılında piyasaya çıkmıştı. Düşük bütçeli ve tanıtımı yapılmayan albüm beklenen ilgiyi görmemiş, James birden bire gözlerden düşmüştü.

1988 yılının Eylül ayında grubun Sire Records ile son çalışması olan Strip Mine piyasaya çıktı. Grup Sire ile sorunlar yaşıyordu. İkinci albüm de beklenen ilgiyi görmemişti. James'in bi şekilde Sire'den yakasını kurtarması gerekiyordu ve başardılar da.. Fakat grubu zor günler bekliyordu.

Bu dönemde Manchester Royal Clinic'de kobaylık yapan grup üyeleri çaresizliğin dibindeydi.. Kendilerini konu alan bir belgesel bile çekilmişti. James için daha kötüsü olamazdı.. Yeniden sahnelere ve listelere dönmeliydiler. Rough Trade Records etiketli ve tamamen banka kredileriyle çıkarılan, canlı kayıtlardan oluşan albüm One Man Clapping indie listelerine 1 numaradan girmişti..

1989 yılına gelindiğinde sahnede kapışan Booth-Whelan ikilisinden davulcu olan gruptan ayrılmış yerine David Baynton-Power getirilmişti. Bu dönemde gruba yeni ve yetenekli müzisyenler dahil olmuş Gold Mother albümü piyasaya sürülmüştü.. Albümden çıkan single'lar Come Home ve Sit Down indie listelerini alt üst etmişti. Bu başarıdan sonra turnelere büyük ilgi gösterilmiş ve grup Fofana Records ile anlaşma imzalayarak Gold Mother albümünü 1990 yılında tekrar piyasaya sürmüştü.. Bu versiyonda yer alan Lose Control ve Sit Down şarkılarıyla İngiltere listelerinin tepesine yerleşmiş, albüm tahmin edilenin 10 katı kadar fazla satış rakamına ulaşmış, Sit Down single'ı Ada'nın en çok satılanı olmuş ve grup bi an da tekrar kamuoyunun dikkatini çekmişti.. Kötü günler geride kalmış, en önemlisi James dönmüştü.

 1992 senesine gelindiğinde James en iyi işlerinden biri olan Seven'ı piyasaya sürdü. Albüm özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde tutuldu ve grup oldukça geniş bir hayran kitlesi edindi. İngiltere'de de oldukça ses getiren albümden Sound listelere üst sıralardan giriş yaptı. Tam bu dönemde grup Neil Young'un ön grubu olarak ilk Amerika turnesine çıktı.. Turneden dönüldüğünde albüm hazırdı ve prodüktör koltuğunda yetenekli müzik adamı Brian Eno vardı...

Kendini keşfetme yolculuğuna Eno ile çıkan grup 2 albümle muhteşem döndü. Laid'i piyasaya süren grup o güne kadar ki en başarılı çalışmasına imza atmıştı. Albüm Ada'da tam 600.000 kopya satmıştı. Laid parçası artık Ada'nın yeni hit'iydi. Akabinde çıkan deneysel Wah Wah'ın ise varlığıyla yokluğu bir olmuştu. James hiç ummadığı bi başarı yakalamış, malum Manchester sounduna yön verenlerden biri olmuştu.

Saadet pek fazla sürmemiş grubun 2 önemli ismi Larry Gott ve Martine McDonagh gruptan ayrılmıştı. Booth ise solo projesi için gruptan iznini istemiş ve Angelo Badalementi ile Booth and the Bad Angel albümünü kaydetmişti. Pek ilgi görmeyen albüm yine de eleştirmenler tarafından olumlu yorumlar almıştı.. Dağıldı dağılacak denilen James 1997 Şubat'ında Whiplash ile harika bir dönüş yaparak, She's a Star ile İngiltere'de tekrar Top10'a girmişti.

Grubun defalarca değişen kadrosuna katılan isim bu kez ritm gitarda Michael Kulas'idi. Mart 1998'de grup Fofana Records imzasıyla Best Of albümünü çıkardı. Albüm satışlarda 1 numaraya kadar yükseldi ve James çıktığı turnelerin hepsinde kapalı gişe olarak performans sergiledi.. Albüm satışları gayet başarılıydı..

Yeni albüm için stüdyoya dönen Tim Booth ve arkadaşları Millionaires'in kayıtlarını bitirip Ekim 1999'da albümü piyasaya çıkardığında beklenenden fazla ilgi gördü. Maddi olarak çok fazla getirisi olan albüm, hayranlar tarafından ise beğeni görmedi. Bunun üzerine grup tekrar Brian Eno'nun kapısını çalacaktı..

2001 senesinde Plased To Meet You albümünü yayınladı. Albümün kapağında grup üyelerinin yüzleri birleştirilerek kompozit bir resim oluşturuldu. Ama bu ilginç kapak tasarımı bile albümü kurtaramadı. Fofana ile o güne kadar ki en düşük satış rakamlarına ulaşılmıştı. James başladığı yerde, Manchester'da bitirmeye karar verecekti. Tim Booth gruptan ayrılmak istediğini açıklamıştı bile.. İngiltere'de bir veda turnesi düzenleyen grup kapanışı memleketlerinde inanılmaz bir konserle Manchester Evening News Arena'da yaptı. Bu konser DVD olarak daha sonra satışa sunuldu. (Getting Away With It...) Bir efsane daha sahnelerden çekilmişti.

Bi çok kişi Tim Booth'un elektronik müzik ve sinema merakının bu ayrılığa neden olduğunu söylüyordu. Söylendiği gibi bi kaç sinema filminde ufak rollerde yer almış ve 2005 senesinde Bone adlı bir albüm de çıkarmıştı. Ancak başarılı olamamıştı.

Neyse ki ayrılık çok uzun sürmeyecekti..
2007 yılına gelindiğinde James üyeleri görüşmelere başlamış, bu gelişmeler basında da yer almıştı. Nihayet tüm üyeler ikna edilmişti. Müjdeli haber 2007'de gelmiş ve James birleşmişti. 5 konserlik turne açıklandığı an biletler sold-out olmuştu. Senenin bombası olan bu birleşme sonrasında tüm büyük festivallerden davet alan grup hem kendi programını hem festival programlarını genişletmek zorunda bırakmıştı.

Beklenen albüm Hey Ma 2008'de raflardaki yerini almış ve İngiltere listelerinde yine yeni yeniden ilk 10'a girmeyi başarmıştı. Tim Booth ele güne "I'm alive!" diyordu.. Bu dönemde grup yoğun konser programına devam etti.

2010 yılına gelindiğinde 2 set halinde The Night Before ve The Morning After albümleri yayınlandı. 2011'de grup faal olduğunu fakat Tim Booth'un solo projelerde yer alacağını açıkladı.. Bu dönemde İstanbul sevgisi de bilinen Tim Booth ve arkadaşları sırasıyla 2007 ve 2011'de İstanbul'da konserler verdi.

Tüm başarısına rağmen James hiç bir zaman kalıcı olamadı. Asla hak ettiği ilgiyi görmedi. İlk zamanlarında grup The Smiths'in veliahtı olarak gösteriliyordu. Morrissey onları açık şekilde desteklemiş hatta en sevdiği grubun James olduğunu da bir röportajında sözlerine eklemişti.. Bu onlar için bi avantaj gibi görünürken aslında tamda ters etki yapmıştı.. Ayrıca İngilizlerin kalitesiz magazin medyasına prim vermeyerek, basınla arasına duvar örebilen nadir gruplardan olması da ilgi görmemelerinde ki başlıca sebeplerden biriydi. NME örneği bunun en büyük kanıtıydı. Açıkçası grup gençler tarafından da tercih edilmiyordu.

Sona gelirken;
Radiohead, Coldplay, Nirvana, Happy Mondays ve The Stone Roses gibi grupları konserlerinde ön grubu olarak sahneye çıkaran James, tuhaf ki hiç bir zaman yeteri kadar önemsenmedi İngiltere'de. Aslında biraz karizmaları birazda sansasyonları eksikti. Mutlu eden müziğiyle, Tim Booth'un inanılmaz vokaliyle hatta konserlerdeki o "bizden biri" tavırlarıyla James, sadık hayran kitlesiyle birlikte her zaman farklı olmayı başaran, dönemin arka mahalle efsanelerindendi. Geriye bıraktıkları Sometimes, Say Something, Getting Away With It, Laid, Sit Down, Come Home, Lose Control, Born Of Frustration, Out to Get You, Senorita, Waltzing Along gibi efsane eserlerle bizleri kutsadıkları için kendilerine ne kadar minnet etsek az.

İyi ki müzik yaptınız kötü giyimli adamlar..
pleased to meet you.

                               James - Getting Away With It... (All Messed Up)